Mimar Sinan'ın Gizemi
- 5 Mayıs 2022
- Yazar Yiğit Tüysüz
İstanbul hakkında bir çok efsane ve rivayet bulunmakta. Kız kulesi , Sultanahmet Camii gibi eserlerin yapılışı konusunda detaylı bilgiye ne yazık ki sahip değiliz.
Mimar Sinan İstanbul'un en önemli mimarlarındandır. Ustalık eseri Kanunî Sultan Süleyman Camii Sinan sayesinde binlerce yıl önce güncel tekniklerle inşa edildi.
Sağlamlığın ilk şartı doğru zemin, doğru temeldi. Süleymaniye devasa boyutlarına rağmen yapılışının üzerinden geçen 5 asırda 15'i 5.5 şiddetinin üzerinde olan 89 depremden hiç hasar almadan çıktı ve sadece 4 kez restore edildi.
Bugün modern mimaride her binanın bir kullanım ömrü vardır ve genellikle 100-150 yıl arası değişir. Bunun anlamı, 150 yıldan sonra bir binanın sağlamlığı garanti edilemez. Fakat Mimar Sinan, Kanunî Sultan Süleyman'a kıyamete kadar ayakta kalacak bir cami vadetti, üstelik depremleriyle ünlü bir şehirde.
1549 | Mimar Sinan ilk iş olarak 150 metreye 70 metre ebadında, 6 metre derinliğinde bir temel çukuru kazdırdı. 100.000 tondan fazla toprağın hafriyatı ve geçici iskan duvarlarının kurulması 1,5 yıl sürdü.
Süleymaniye zemininin en yukarısında 5-6 metre kalınlığında kumlu toprak tabakası, altında yüzeye yaklaşan grovak kayalıklar mevcuttur.
Mimar Sinan'ın bu bölgeyi seçmesindeki amacı, o günkü İstanbul sınırları içinde her yerden görülebilir ve bu bölgede grovak kayalıkların yüzeye çok yakın olmasıydı.
Sinan önce yüzeydeki toprak tabakasını kaldırdı ve kayalara yaklaştı. Daha sonra 30.000'e yakın kazık çaktırarak bu kazıkların üzerine tonlarca ağırlıkta bloklar koydurdu ve iki yılı aşkın bir süre bekledi. Böylece zeminin daha iyi sıkışmasını ve yük taşır hale gelmesini sağladı.
kazık temel tekniği, dünyanın ilk 7 yıldızlı oteli Burc el-Arab'ın inşaatında da kullanıldı.
321 metre yüksekliğindeki dev bina, Dubai'nin yumuşak kumlu zeminine temelindeki 230 tane devasa beton kazık sayesinde dikildi. Mimar Sinan aynı tekniği 450 yıl önce kullandı. Dev kazıklar çaktırıp kayalar kullanarak iki yıl boyunca toprağa metrekare başına 10 ila 15 tonluk bir basınca maruz bıraktı. Bu, inşa edeceği caminin zeminine uygulayacağı basıncın tam iki katıdır.
Uzun süren zemin hazırlığı, Sinan'ın planının ilk aşamasıydı. Hatta ilerleyen yıllarda, inşaatın geciktiğine dair dedikoduların çıkmasına bile neden olmuştu fakat Sinan ne yaptığını gayet iyi biliyordu.
21 Eylül 1552 | Uzun bekleyişin ardından Mimar Sinan, Süleymaniye'nin temelini atmaya başladı.
Fakat binanın temelinde çözülmesi gereken ikinci bir sorun vardı: korozyon (yağmur ve yer altı sularının binanın temelini çürütmesi).
Binanın temelinin kendi başına güçlü olması yeterli değildir, kuru da kalması gerekir. Mimar Sinan'ın buna da bir çözümü vardı. Binanın, zemin suyundan yalıtımını sağlamak için, suların havalandırma kanallarına toplanarak buradan Haliç'e tahliyesini sağladı.
370 metre uzaklıktaki Haliç'e uzanan bu drenaj hattı, yüzyıllar sonra bile binanın temelinin kuru kalmasını sağlıyor. Süleymaniye'nin çevresinde tam yerleri bilinmeyen çok sayıda hava kanalıyla bu kanallar besleniyor ve iklimlendirmeyi de sağlıyor. Peki yapının altındaki bu çok sayıdaki boşluk, temeli zayıflatmış olmuyor mu? Aksine, temele ulaşacak suları kestiği için taşıyıcı sistemi daha güçlü kılacak bir yapıya dönüştürüyor.
Klasik Horasan harcının içinde kil ve kum karışımından elde edilen "agrega" bulunur ve yapıya sertliğini kazandırır. Dolgu malzemesi olarak da kireç ve su kullanılır. Karbonlaştırmayı hızlandırmak ve esneklik kazandırmak içinse organik bileşenler kullanılır. Bunlar o çağlarda bulunabilen peynir, süt, pamuk ve yumurta akıdır.
Mimar Sinan ise kendi harcında, proteini daha fazla olan devekuşu yumurtasının akını kullandı. Sinan, Roma betonu olarak bilinen ve volkan tüfünden yapılan bir harcı da biliyordu. Bu harcın kükürt oranı fazla olduğu için tutunumu da fazlaydı. Fakat volkan tüfü, Anadolu'da kolaylıkla bulunan bir malzeme değil.
İşte bu noktada Mimar Sinan'ın dehası devreye girdi ve harcına "soğan" ekledi. Yani doğal kükürt bileşeni! İşte bu özel karışım sayesinde klasik Horasan harcından neredeyse iki kat dayanıklı özel bir harç elde etti.
Araştırmalarım sonucunda bulduklarım bu kadar ama daha ortaya çıkmamış bir çok ilginç detay olduğuna eminim.
İstanbul gibi bir şehire sahip olmamız çok büyük şans. Yeraltı ve yeryüzünde müthiş hazinelere ev sahipliği yapıyor. Günümüzde inşaat kazıları yapılırken bile bir çok eser çıkarılıyor. Bir genç olarak fikrim sorulsaydı çarpık kentleşmenin acilen önlenmesi gerektiğini , Kültürel aktiviteler için daha fazla kazı yapılması gerektiğini , Müzelerin arttırılması gerektiğini söylerdim.
0 yanıt Bir yanıt yazın