
Balkanlar ve Türklük Ayrılmaz Bir Bütündür
- 24 Eylül 2020
- Yazar Dünyanın Sesi
Balkanlar, Türklerin 15 asırdır yaşadığı ve vatan edindiği bir yerdir. Beşinci asırdan itibaren Orta Asya'dan yola çıkan Hunlar, Avarlar, Ogurlar, Bulgarlar, Hazarlar, Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar gibi Türk boyları Balkanlara kadar ulaşmışlar; burayı vatan edinerek devletler ve siyasi hakimiyetler kurmuşlardır. Elbette Balkanların topyekûn Türk-İslam kültürü ve geleneği ile tanıştığı dönem Osmanlıların 1354 yılında Rumeli'ye ayak basmaları ile başlamıştır. Kısa zamanda Balkan coğrafyasında hakimiyet sağlayan Osmanlılar Anadolu’dan ve Anadolu gerisinden gelen Türkmenleri fethedilen Balkan coğrafyasına yerleştirerek buranın her anlamda bir Türk-İslam yurdu olmasını sağlamışlardır.
Osmanlılar döneminde Konya’nın Sofya’dan, Sivas’ın Belgrad’dan, Diyarbakır’ın Selanik’ten velhasıl Anadolu şehirlerinin Balkan şehirlerinden farkı yoktur. Yine bu dönemde Anadolu’da yaşayan kişiler ne kadar Türk ise ve yaşamlarında Türk-İslam kültürünün özelliklerini yansıtıyorlarsa, Balkanlarda yaşayan insanların da en az bu kadar aynı vasıflara sahip olduğu açıktır. Osmanlıların, zaman içinde yenilgilerle geri çekilmesiyle Balkanlarda yaşayan Türk nüfusun epey kısmı savaş koşullarında yaşamlarını yitirmişler, bir kısmı yollara revan olarak Anadolu’ya ulaşmış ve belli bir orandakiler de yerlerinde kalmışlardır. Bu gün Balkanlarda hayat süren Türkler bunlardır yani Evlad-ı Fatihan'dır. Balkan Türklüğü, hem Anadolu’dan bu bölgelere giderken ve hem de asırlar sonra toprakların kaybedilmesiyle aç ve perişan halde tekrar Anadolu’nun yolunu tutarken büyük acılar çekmişler ve bedeller ödemişlerdir.
Son dönemde Balkanlardan gelen göçmenlerin Türk olmadığı ve zaman içinde Türkleştirildiği yönünde medyaya düşen bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır ve tamamen konu hakkında bilgisizliğin bir tezahürüdür. İslam dünyasının harabeye döndüğü, parçalandığı, fitne ve fesadın içine gark olduğu bir dönemde bu tarz aslı ve esası olmayan bilgileri kamuoyu önünde paylaşmanın hangi çevrelere faydalar sağlayacağı açıktır.
Toplumsal yapının her geçen gün bölünmeye yüz tuttuğu bir dönemde suni ayrıştırcı fay hatları oluşturmak ve geri dönülmez engeller inşa etmek yerine, birlik-bütünlüğü pekiştiren noktaları tespit ederek öne geçirme mecburiyetimiz her geçen gün artmaktadır.
0 yanıt Bir yanıt yazın